KETENLİK YAYLASI
  Bilgiler
 
 
 
HONAMLILAR          
              Honamlı Yörükleri ‘nin soyu Orta Asya’ya Oğuzlara uzanmaktadır. Oğuzların iki kolundan biri olan Bozoklara mensupturlar.Bozokların Avşarlar bölümündendir. Avşarların da Honamlı (Honanamlı) dalındandırlar.
              Oğuzlar=Türkmenler=Yörükler
               Bozoklar
               Avşarlar
               Honamlılar
            Honamlı adının kökeni hakkında farklı fikirler ileri sürülmektedir. Ali Tanyıldız’ın "Orta Asya'dan Gedikli Köyüne Honamlı Yörükleri" adlı kitabında Honamlı adı ile ilgili iki görüş dikkatleri çekmektedir. Birincisi: “Bu Yörükler bir yerden göçüp başka bir yere konduklarında yani konalga yerine vardıklarında erkekler hemen bir araya gelip atış yarışı yaparlar. Komşularda “Hun yapılı şeyler geldi yine atışa başladılar” veya “Hun-namlıların sesi gelmeye başladı” diye konuşmaya başlarlar. Honamlı adı buradan gelmektedir.
            İkincisi görüş ise: Türkler Anadolu’ya gelirlerken, o zamanlar adları Honamlı değilse bile, Honamlı adını alacak grup yol üzerinde bir savaşa rastlar. Zayıf olan tarafa yardım eder ve savaşı kazanırlar. Savaştan sonra Bey kendilerine yardım edenlerin kim olduğunu sorar. Yardımcıları “Ho güzel beydi” diye namlı birini gösterirler. Sonrasında o beye Güzelbeyli yada Honamlı denmiştir” diye naklediliyor. Ancak kitapta da belirtildiği üzere birinci görüşte Hun namlı denilebilmesi için Türkiye’de Hunların tanınması gerekir ki, bu zayıf bir ihtimaldir. İkinci görüş ise yoruma açıktır.
            Araştırmamız sırasında görüştüğümüz kişilerin Honamlı adı ile ilgili öne sürdükleri fikirlere baktığımızda;
            -Honamlı: Hun namlı, Hun diyarından gelen ilk Yörük aşireti olduğu için bu adı almıştır.
            - Honamlı: Bazı kitaplarda Ho namlı diye geçer, “Ho” Türkçe ama “Nam” Türkçe olmayan bir sözcük. Bu sözün ilk kaynağının “Ho” yani sığırla ilgili olduğunu düşünülüyor. Birde adını Çin’in kuzey sınırında bulunan Honan yurdu denen bölgeden almış olabileceği düşünülmektedir .
 
 
Yörük Çadırı
 
 
Bilindiği gibi, Türklerde çadır kültürü de doğrudan göçebeliğe dayanmaktadır. Başka bir deyişle göçebenin evi olan çadır, Türklerde başlı başına bir sanat eseri olarak gelişme göstermiştir.
Dolayısıyla Yürüklerin kullandıkları çadırlar ve onların döşemeleri Türk sanatının gelişmesinde ve birçok mimari yapının şekillenmesinde de ilham kaynağı olmuştur
Çadırların dünyada yerleşik düzene geçişte önemli bir etkisi olmuştur. Çoğunlukla dikkati çekmese de, Türk evinin mekân organizasyonu ve oluşumunda Yörük çadırlarının doğrudan etkisi görülmektedir. Türk evinde, evin ana mekânını oluşturan sofa ile odalar arasındaki ilişki, Yörüklerin yaylalarda kurduğu grup halindeki oba çadırlarının düzenlemesine benzemektedir.
Onun yerine hemen her odanın içinde oturulabilir, yatılabilir, yemek pişirilebilir, yemek yenilebilir ve hatta yıkanılabilir. Bir odanın çok işlevli kullanılıyor olması, oda içindeki bütün eşyanın taşınabilir nitelikli olmasıyla sağlanmıştır.
Bizler göçebeliği terk edeli uzun yıllar oldu ama, içimizden birileri zamana inat bu geleneği sürdürüyorlar.
 Tıpkı Türk evlerinin bu kendine özgü biçimlenişinde olduğu gibi,Türk sanatının bütününe de Yürüklerin katkısı olmuş; göçebeliğin çok renkli, hareketli ve sürekli yenilenen yaşam biçimleri bir ölçüde adeta Türk sanatının ana karakteristiği halini almıştır.
Sonuç olarak: Türklerin yaşam biçimlerinin zamanla değişimi ile sanatta da özünden uzaklaşan değişimler görülmeye başlamıştır.
 
 
HONAMLI YÖRÜĞÜ
 
 
Oğuz boyundan boz okların dalından.
Anadolu'ya geldi avşar, kayı boyundan.
Güzel beyli aşireti hacı Abdil soyundan.
Ötgünlü,Hacıibrahim Honamlı Yörüğü.

Dağları siper etti, ovalara çadır kurdu.
Soğuk sıcak demedi göçtü durdu.
Yazın yaylaya kışın sahile yurt kurdu.
Recepli,Çoşlu,Telli Honamlı Yörüğü.

Vatanımızı korumak için asker gönderdi.
Devletimize katkı için vergisini verdi.
Göçerdi ama her işte önderdi.
Bizim Yörükler Honamlı Yörüğü.

Türkiyenin her okulunda öğrencisi.
Doktor,Avukat,Hakim,Mühendis.
Mecliste bakanı milletvekili sesi.
Karsavurdanlı ,Elekli Honamlı Yörüğü.

Göçebelikten yerleşik düzene geçtiler.
Antalya'yı, Ankara'yı, Isparta'yı seçtiler.
Adana, Aydın, Afyon, Konya'ya yerleştiler.
Yedi mahalledir Honamlı Yörüğü.

Hüseyin Öter
Emekli Ormancı
 
 
YÖRÜKOĞLU
 
 
 
Koru dağına çıkıp  oğlak gütmemişsen,
Hacı veli çeşmesinden su içmemişsen,
Kayalı gözünde çimmemişsen,
Söyle gardaş sen yörük müsün?
 
Anlatmamışsan derdini dokuduğun kilime
İşlememişsen yiğidin adını gergefine,çeyizine,
Örtmemişsen kara çadırın beyler sedirine
Söyle bacım sen yörük müsün.
 
Güneş doğmadan kuşanıp çarığını,
Heybesinde çömlek ile güğümü,
Sürmemişsen keçi sağımına yağız atını,
Söyle efem sen yörük müsün?
 
Tahra ile kesip odunu,semere vurup  yükünü,
 bacada pişen tereyağlı kömbe ,katmer döşünü,
yemediysen acılı, içli arabaşını
Söyle zeybeğim sen yörük müsün?
 
Seherde çıkıp belen başına,
Ter döküpte arpa buğday orağına,
Dönmemişsen  düvenle harman yerinde
Söyle yarenim sen yörük müsün?
 
Tarlada ayranı katık edip aşına,
Dikmemişsen bir ağaç kuyu başına
Kıspet giyip çıkmamışsan çayıra,
Söyle pehlivanım sen yörük müsün?
 
Misafir tanrınındır hoşgele başıma,
Bakmamışsan köy odasının şavkına,
Koşmamışsan yetimler garipler, derdine,
Söyle dedem sen yörük müsün?
 
Çeltikçiliyim bir bendim  Yörük
Ne bildik,ne yaptık,ne gördük,
Geçmişimizle hep durmadık övündük,
Şimdi mahsun kaldı Yörüksüz Türklük!...
 
 

 YÖRÜKLERİN TARİHİ
 
Anadolu ve Rumeli'de göçebe olarak yaşayan, geçimlerini hayvancılıkla sağlayan ve mevsimlere göre ova veya yaylalarda kurdukları çadırlarda oturan Oğuz Türklerine verilen ad. Bunlara, Türkmenler adı da verilir. "Cesur, muhârip, iyi yürüyen, eli ayağı sağlam" gibi mânâları ifade eden "Yörük" kelimesi yerine, "yürük" kelimesi de kullanılır. Umumî olarak konar-göçer hayat yaşayan bütün topluluklar için kullanılan bu isim, daha çok göçebe Oğuz boyları için alem (özel isim) olmuştur.
On birinci yüzyılda Orta Asya'dan göç eden ve göçebe hayat yaşayan Oğuzlar, İran'dan geçerek, Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu'ya geldiler. Burada da eski hayat tarzlarını aynen devam ettirdiler. İlk zamanlar Türkmen adıyla anılan Oğuzların bir kısmı yerleşik hayata geçti. Anadolu'nun İslâmlaştırılıp Türkleştirilmesi sırasında, Oğuz boyları, Anadolu'nun her tarafına yayıldı. Bir kısmı yerleşik hayata geçerek Türkmen adını aldı, bir kısmı da göçebe hayatını sürdürüp Yörük ismiyle anıldı.
Anadolu Selçukluları ve beylikleri dönemlerinde, Yörüklerden, askerî güç olarak faydalanıldı. Selçuklular ve Osmanlılar, Yörükleri sistemli bir şekilde toprağa yerleştirmeye çalıştılar. Orhan Gâzi ve Yıldırım Bayezid devirlerinde, geçitlerin, derbentlerin korunması, Yörüklere yaptırıldı. Osmanlıların Rumeli'ye geçişinden sonra, Yörüklerin önemli bir bölümü de Rumeli'ye göç ettirildi. Sultan Birinci Murad Han zamanında, Saruhan'dan, Serez taraflarına kalabalık gruplar hâlinde sevk edilen Yörükler, iskân edildikleri yeni bölgelerde, yabancı unsurlar arasında bir dayanak noktası teşkil ettiler ve ileride yapılacak fetihlere yardımcı oldular. Yörüklerin Rumeli'ye geçirilmeleri, Yıldırım Bayezid Han devrinde daha yoğun bir şekilde devam etti.
Sultan İkinci Murad Han ve Fatih Sultan Mehmed Han zamanlarında, yeni fethedilen yerlere, çok Yörük nüfus nakledildi. Fatih Kanunnâmesi'nde Yörüklere, diğer ahaliye göre bazı vergi muafiyetleri tanındı. Fatih Kanunnâmesi'nde, Yörüklerin, ağnam (koyunlar) resmî mükellefi ve askerlikle mükellef oldukları belirtildi. Orduda yardımcı kuvvet olarak vazife alan Yörükler, Kanunî devrinden itibaren, daha çok imar ve muhafaza hizmetlerinde kullanıldı. Bulundukları coğrafî mevki itibariyle çeşitli hizmetler gören Yörükler, sahillerde gemi malzemesi temini ve gemi yapımında; derbentlerde ve ana güzergâhlarda yol emniyeti, tamir, muhafaza, köprü inşası ve menzillere zahire toplanması ve korunmasında; madenlerde, ordunun nakliye işlerinde ve devletin kalelerinin onarımlarında da istihdam edildiler. Yörüklerin, geçtikleri yerlerde kalabilecekleri, yaylak ve kışlak alanları belirlendi
 
 
 
 
 
Yaylamızın 15, 20 km ilerisinde ki doğanisar
COĞRAFİ DURUM [değiştir]
İlçe Merkezi Sultan Dağlarının Kuzey Doğuya bakan eteklerinde kurulmuştur.Konya İl merkezine 122 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Doğuda Ilgın İlçesine, Güneyde Hüyük İlçesine, Batıda Isparta İli, Kuzey Batıda Akşehir İlçesine, Kuzeyde Ilgın İlçesi Argıthanı kasabası ile komşudur. İlçenin Yüzölçümü 519.5 Km. olup, denizden yüksekliğin 1220 metredir.Merkez Belediye sınırları 93 Km2 dir.
Yağışlar İlkbahar ve sonbaharda olmak üzere 2-3 ay kadar sürer yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve yağışlıdır, genel olarak karasal iklim hüküm sürer.
NÜFUS DURUMU [değiştir]
2000 yılında yapılan Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre toplam nüfusu 36.166 olup bunun 9.758’si ilçe merkezinde 26.408’i Kasaba ve Köylerde yaşamaktadır.
ULAŞIM DURUMU [değiştir]
İlçeye İzmirKonya yoluna 18 Km. Isparta yoluna 40 Km uzaklıkta asfalt yol ile bağlanmaktadır. Doğanhisar Konya İline 122 Km, Akşehir İlçesine 45 Km uzaklıkta olup, Konya – Akşehir- Beyşehir ve Seydişehir İlçelerine günlük belirli saatlerde giden otobüslerle ulaşım sağlanmaktadır.
Doğanhisar-Argıthanı ile Doğanhisar-Hüyük yolları bakım ve onarım gerektirmekte ise de yeni yapılan ve halen inşaatı devam etmekte olan yol projesi bittikten sonra rahat bir ulaşım sağlanacaktır. Kasaba ve Köylerimize yaz aylarında rahat bir ulaşım sağlanmakta ise de Konakkale Kasabası ile Furunlu ve Güvendik köylerine kış aylarında ulaşım güçleşmektedir.
 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol